Köyüm, Çocukluğum ve Anılarım...

Köyünüz size neyi anımsatıyor ?  
-    Bitmek, tükenmek bilmeyen işlerimi ?

-    Çalış, çalış elde avuçta yok, gurbet yine kaçınılmaz !
-     Yalnızlık mı ? Çocukları okutamamak, çaresizlik vesaire, vesaire.
-     Bıkmışlık, usanmışlık, ilk fırsatta köyden kaçma planlarını mı ?

Oysa köy denilince ;

-     Derenin suyu hala eskisi gibi akıyor mu, gençler yazın sıcak havalarda balığa yine gidiyorlar mı ?

-    Uzungölde, mezar gölde çocuklar yine yüzüyor mu ? 

-        Golesin çayırında veya kara tepede geçler top oynuyor mu ? 

-        Bu kış eskisi gibi bir metre kar yağdı mı ? 

-        Köyler arası futbol hala oynanıyor mu ? 

-        Geçenlerde çocukluk arkadaşımı aradım, köyde ne var ne yok ? dedim, Ne olsun aynı bildiğin gibi, köy işleri. uğraşıyoruz….diyor.

-        Bizim kuşak şanslıydı, ilkokulda baya kalabalıktık, hatırladığım kadarı ile 38-41 arası bir mevcudumuz vardı. Baraka da başlamıştım okula, Cemil ÇAKIR öğretmeni hatırlar gibiyim, sonra Mehmet ACIBUCU, Tacim KARADAĞ.

-        Köyün dini konudaki tek otoritesi Rahmetli Hacı Dedeyi  kim unutabilir ki, sorunu olup ona danışmayan kaç kişi vardır köyde…

-        Rahmetli Hacı Faik dedeyi unutmak mümkün değil, Otoriter tutumu, her şeyi bilen, dara düşenin imdadına koşan, köyün bakkalı. Onun gülümseten sözleri hala kulaklarımızdadır.

-        Yaz tatilleri ve sömestre tatili demek camii’nin başlaması demekti.. kaçmak mümkün mü? İstemeyerekte olsa camiye gitmek mecbur. Tahsin’in, Nurettin’in Hacı Dede ile olan kavgasını hatırlamayan varmı ? bizim kuşakta….onlar bizim kuşaktaki asiler di, imrenerek bakartık onlara.

-        Camide; bir tarafa kızlar, diğer tarafa erkekler dizilir, sırayla ders verirdik, gevezelik eden olunca, Hacıdedenin meşhur 3-4 metreye yakın sopası kafamızda patlardı. Bu gün dini bilgilerimizin büyük çoğunluğunu ona borçluyuz.

-        Akşam üstleri eski caminin önündeki köy delikanlılarının büyüklerin gülümseten sözleri ile  yaptıkları sohbetler ve kahkahalar hala kulaklarımızdadır. Kimler taklit edilmezdi ki.  

-        Köyün ileri gelenlerinin büyük çoğunluğu rahmetli oldu. Artık aramızda yoklar. Caminin ön safında Hacı İlyas, Hacı Numan, Hacı Faik, Hacı Mehmet ÖZTÜRK, Hacı Ahmet ŞEN, İbrahim Amcalar ve isimin sayamadığım büyüklerimiz vardı, biz en arka safta, namazda birbirimizi iter ve gülerdik, namaz sonrası bir fırça mutlaka atarlardı bize, hemen caminin arkasına geçer, orda gülmeye muhabbete devam ederdik. Teravi namazı bizim için muhabbet ortamı idi, herkes camiye, gençler caminin arkasına, kimisi gizli gizli sıgara içer, kimi muhabbet ederdi. 

-        Dereler, Selahattin amcaların, Süleyman amcaların balık tuttuğu, bizim de imrenerek baktığımız yerlerdi, biraz büyüdük biz de başladık balık tutmaya, şimdi balığın esamesi okunmuyormuş, öyle diyor gençler. Yüzmeyi oralarda öğrendik, ailelerimizden habersiz dereye kaçmak bir zevkti bizim için, akşam dayağı hazırdı, zaten kabullenmiştik, göze almıştık dayağı, yerdikte, ertesi gün yine kaçardık, yine dayak yerdik. Daha yedi-sekiz yaşında Ailenin çobanıydık, iş gücüne katkı vermeliydik, bize ihtiyaçları vardı. Kaçımız şimdi çocuklarımızdan bunu bekliyoruz. Zaman değişti deyimli….

-        Okulun bahçesindeki maçların zevkini kaç kişi unutmuştur ki, o akşam üstleri toplanan gençlerin kıran kırana maçları, yarım metre karda oynadığımız futbolun zevki nerde vardı, maçtan sonra gece yarılarına kadar sohbetleri, kah okulun bahçesinde, kah caminin önünde, duvar üstünde ki sohbetin tadını hala unutamayız,  şimdi o duvar yok, ama anıları hala çok canlı bende….

-        Biraz büyüdük ilkokul bitti, hayatın rüzgarı her birimizi bir yere savurmaya daha yeni başladı, bir kısmımız samsunda okumaya bir kısmı, iş hayatına atılmaya başladık, Samsun ile tanışmaya başladığımız, zaman Köyün Şoförü Yılmaz, Ali Kemal ve ismini hatırlayamadığım diğer büyüklerimizin Jeep’lerini unutmak mümkünmü, yerimiz belli, iskemle üstü yolcularıydık o dönemde biz, o araca o kadar yolcunun nasıl sığdığını hala çözebilmiş değilim. Yıllar sonra Yılmaz abi ile karşılaştık ve tebessümle andık o günleri.

-        Kimimiz doktor, kimimiz mühendis, kimimiz öğretmen, kimimiz işçi, kimimiz işveren olduk, ayağımızda kara lastikler, elimizde mısır ekmeği, ayran ile büyüdük, fakir, yoksul bir Karadeniz köyünden yetişti bu insanlar. Kaç kişi dönüp arkasına bakıyor bilmiyorum. Sitede köy ilkokulunda çekilmiş bir fotoğraf var, baktım, resimdeki arkadaşlarımızın bir kısmı aramızda yok, farkında mısınız ? rahmetli Turgut, Muhammet, Aydın hepsi bizim yaşıtlarımızdı hatırladınız mı ?

-        Gurbettekiler için köyde uçan her kuş, yeşeren her ağaç, yağan her yağmur damlası, dereden akan bir damla su, köydeki herkes, büyük değer taşır ve çok şey ifade eder.

-        “Vefa” İstanbul’da bir semt adı olmaktan çıkarılmalıdır, biz öyle düşündük.

-        Köyde çocukluğunu arayan birkaç kişi toplandık, hasret gölüne bir taş atalım dedik, halkalar büyür, büyür, dalgalara dönüşür, hasreti bitirmek mümkün değil ancak, azaltabiliriz dedik. İnternet sitesini açma fikri buradan doğdu….katkı veren tüm arkadaşlara teşekkür ediyorum. İnternet sitemizin gurbetteki köylülerimizin köyü olmasını diliyorum,

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder